Japonya’da Egzotik Bir Deneyim: Geleneksel Ryokanda Konaklamak

Siz de seyahat ettiğiniz yerleri yalnızca gezip görmekle yetinmeyip, deneyimlemeye ve anlamaya çalışan gezginlerden misiniz? Eğer öyle iseniz Japonya’da tam da size göre muhteşem bir önerim var!

Japon kültürünü keşfetmek için edinmeniz gereken egzotik deneyimlerden bir tanesi geleneksel otelleri “ryokan”larda konaklamak.

Ryokanlar dört yüzyıl önce Edo (Tokugawa) döneminde ortaya çıkmışlar. Özellikle başkent Edo ve Kraliyet Sarayı’nın bulunduğu Kyoto’yu birbirine bağlayan Tokaido yolu üzerinde bulunuyorlarmış. Bu iki önemli şehir arasında mekik dokuyan samuraylar ve tüccarlar için ryokanlar dönemin en önemli konaklama merkezleri olmuşlar. Bu sebeple ryokanları Osmanlı dönemindeki kervansaraylara benzetiyorum.

Ryokanların alıştığımızdan çok daha farklı bir konaklama deneyimi var. Her ryokan birbirinin tamamen aynısı olmamakla birlikte genel anlamda aşağıda bahsedeceğim özellikleri taşıyor. Bizim konakladığımız “Iwaso” isimli ryokan Hiroşima’ya yedi dakikalık feribot mesafesindeki Miyajima Adası’ndaydı. Ryokanlarda konaklamak normal otellerde konaklamaya göre biraz daha pahalı oluyor ancak vermiş olduğunuz paraya kesinlikle değiyor. Bizim yapmış olduğumuz gibi tek gecelik bir konaklama bile bu deneyimi yaşamak için yeterli oluyor.

Geleneksel yer yataklı ryokan odası

Ryokanların en çarpıcı özelliklerinden bir tanesi sıra dışı ama bir o kadar da sade ve kendine has odaları. Odaya giriş yerden bir basamak yukarıda oluyor. Basamağı çıkmadan önce mutlaka ayakkabılarınızı çıkararak yalın ayak ya da çoraplarınızla içeri giriyorsunuz. Dışarıyı içeriden ayıran net bir sınır olarak kabul ediliyor bu basamak. İçeriye girer girmez salonunuz sizi karşılıyor. Odadaki eşyaların azlığı ve yerdeki halının dokusu dikkatinizi ilk çekenlerden oluyor. Bu son derece minimalist dekorasyonda yerler Japonların “tatami” adını verdikleri halılarla kaplı. Salonun tam ortasında ise alçak bir masa ve etrafında yere oturmanız için minderler bulunuyor.

“Shoji” adını verdikleri sürgülü kapıyla ayrılan bir başka odada Batılı tarzda masa ve sandalyeler mevcut. Yerde otururken zorlanmanız halinde burada alışık olduğunuz şekilde sandalyeye oturabilirsiniz.

Akşam yemeği sonrası odanıza döndüğünüzde bir de bakıyorsunuz ki salonunuz yatak odasına dönüşmüş. Japonların “futon” adını verdikleri yer yataklarınız siz akşam yemeğindeyken personel tarafından hazırlanıyor. Uyurken rahatına düşkün biri olarak başta çok tereddüt etmiş olsam da, itiraf etmeliyim ki yer yatağında deliksiz uyudum. Ertesi gün de son derece dinç uyandım ve hiçbir yerim ağrımıyordu. Ancak sırt ve bel problemleriniz varsa tabii ki dikkatli olmakta fayda var.

Yukatayla gelen rahatlık

Odaların içerisinde konaklamanız süresince giyeceğiniz kıyafetler hazır bulunuyor. Kotondan yapılmış kimonolara benzettiğim “yukata” isimli bu sabahlık benzeri kıyafetler gerçekten çok konforlu. Yemekler de dahil olmak üzere ryokan içerisinde hep bu kıyafetlerle geziyorsunuz. Eğer yukatanızı ve belindeki kuşağı nasıl bağlayacağınızı bilemiyorsanız, size yardımcı olmaktan memnuniyet duyuyorlar. Yukatanızın altına giyilen parmak arası terliğinizle uyumlu çorabınız bile odanızda hazır sizi bekliyor. Soğuk havalarda üşümenizi engellemek için ceketiniz de var, her şey çok ince düşünülmüş. Yukataların rahatlığına bir kere vardıktan sonra, tekrar normal giysilerinize dönmek istemiyorsunuz.

Çıplak girmesi zorunlu kaplıcalar

Bizim konaklamış olduğumuz ryokanda Japonların “onsen” adını verdikleri şifalı kaplıcalarından bulunuyordu. Bu şifalı kaplıcalara girebilmek için herhangi bir dövmenizin bulunmaması gerekiyor. Çıplak girmek zorunlu olduğu için de kimsenin dövmesini saklama şansı bulunmuyor.

Sağlık açısından kaplıcada maksimum yirmi dakika geçirmeniz tavsiye ediliyor. Iwaso Ryokan’da bulunan onsende kadın ve erkekler ayrı olarak kaplıcaları kullanıyordu. Ancak bazı yerlerde ortak kullanım olabiliyormuş. Kaplıcaya girmeden önce mutlaka duş almanız gerekiyor. Duştan sonra kaplıcaya giderken yanınıza yalnızca küçük bir havlu veriyorlar. Ancak bu havlunun kesinlikle gireceğiniz suya değmemesi lazım. Onsenlere girmek konusunda rahat olabilirsiniz, son derece medeni olan Japonlar asla dönüp kimseye bakmıyorlar.

Mevsimin en taze malzemeleriyle hazırlanan kaiseki-ryori

Eğer ryokanda konaklayacaksanız Japonların meşhur “kaiseki-ryori”lerini özellikle burada yemenizi tavsiye ederim. Çok sayıda yemekten oluşan kaiseki-ryorileri bir tadım menüsü gibi de düşünebilirsiniz. Yemekler mevsimin en taze malzemeleri kullanılarak, özel bir sunum şekliyle hazırlanıyor.

Açılış sake ve aperitif tabağı ile yapılıyor. Çorba ile başlanıp, ağırlıkta deniz ürünleri ve çeşitli sebzelerden oluşan ana yemekler ile devam ediliyor. Buharda, çiğ, kızartılmış ve ızgara edilmiş olarak farklı pişirme metotlarıyla deniz ürünlerini sunan şef adeta hünerlerini sergiliyor.

Ana yemek içerisinde mutlaka et de yer alıyor ve hemen akabinde “shokuji” dedikleri fasıl başlıyor. Bu kez pirinç, Japonların soya fasulyesini fermente ederek yaptıkları meşhur miso çorbaları ve sebze turşuları servis ediliyor. En sonda yer alan tatlı bölümünde meyve ya da matcha aromalı dondurma ikram ediliyor. Kapanış ise Japonların yemeklerden sonra çoğunlukla tükettiği “hojicha” adı verilen yeşil çay ile yapılıyor. Kaiseki-ryorilerde yemeklerin sıralaması hep aynı şekilde oluyor. O günün taze malzemelerine göre her gün değişen ve birçok farklı pişirme tekniğini bünyesinde barındıran bu menü uzun yıllar çalışmayı ve ciddi bir ustalığı gerektiriyor. Ryokan gibi geleneksel bir ortamda bu yemeği yemenin zevki bambaşka oluyor.

Rotanızı Japonya’ya kadar çevirmişken böylesine yerel ve etkileyici bir ryokan deneyiminden kendinizi mahrum bırakmamanızı tavsiye ederim.