Renklerin Ülkesi Peru

“Peru’ya gitmeyi düşünüyorum, tavsiye eder misin?” temalı çok fazla soruyla karşılaştım son zamanlarda. Bunun üzerine uzun süredir ihmal ettigim bu yaziyi daha fazla geciktirmeden yazmaya karar verdim. Peru’ya gitmenizi kesinlikle tavsiye ederim, ancak benim listemde Peru’dan önce görülmesi gereken başka yerler olduğunu da belirtmeliyim. Şu ana dek yapmış olduğum seyahatler arasında beni en çok etkileyen ülke Japonya oldu. En unutulmaz deneyim ise Kenya ve Tanzanya’da yapmış olduğum safari turuydu. Hem Japonya’ya hem safariye hiç sıkılmadan defalarca gidebilirim. Ancak Peru da muhakkak ki kendine özgü, mutlaka görülmesi gereken yerler arasında.

Peru dendiği zaman aklıma gelen ilk görüntü kadınların rengarenk kıyafetleri, annelerin arkalarında çanta gibi taşıdığı tatlı mı tatlı çocukları ve yavru lamalar oluyor. Bu ülke o kadar renkli ki, insana pozitif enerji dopingi sağlıyor.

Bir tur şirketiyle daha ziyade kültürel anlamda seyahat etme fırsatı bulduğum Peru’yu bireysel olarak gelip gastronomik açıdan da gezmeyi arzu ediyorum. Peru mutfağı son zamanlarda devlet desteği ve dünyaca ünlü şefleriyle global bir açılım yaptı. Eğer merak ediyorsanız bir sonraki yazımda bu mutfak hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz.

İspanyolların sömürgecilik döneminden sonra İnkalardan geriye pek birşey kalmamış olsa da, 20. yüzyıla kadar keşfedilmemiş olan Machu Picchu’yu görmek için bile bu ülkeye gitmeye değer. Belki tren yolculuklarını çok sevdiğimden, Machu Picchu’ya doğru dağların arasından yapmış olduğumuz yolculuk dahi beni fazlasıyla etkilemeye yetmişti.

Lima’ya ise daha ziyade güney sahillerimizi bana anımsattığı için yakınlık duyduğumu söyleyebilirim. Lima’dan daha çok beğendiğim Cusco şehrini mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Zaten Machu Picchu’ya gitmek için oraya en yakın durak olan Cusco şehrinde kalmanız gerekiyor. İnka İmparatorluğu’na başkentlik yapmış bu şehirde hala yerel kültürü yaşatmaya devam ediyorlar.

Yüksek irtifa hastalığı yaklaşık 3400 metreye kurulu olmasından dolayı Cusco şehrinde yaşanabiliyor. Ancak vücut belirli bir süre sonra bu irtifa değişikliğine adapte oluyor. Coca çayı içmeniz yüksek irtifanın olumsuz etkilerinin azalmasına yardım ediyor. Zaten birçok otelde gider gitmez size coca çayı ikram ediyorlar. Mide bulantısı, çarpıntı, baş ağrısı gibi belirtilerin şiddetli olması halinde daha düşük irtifada bir yere geçmenizi önerebilirim, ancak ben ve beraberinde dolaştığım yirmi kişilik ekipte bunu gerektirecek denli bir sıkıntı yaşanmamıştı.

Titicaca Gölü’nde yer alan ve insan eliyle saza benzer bir bitkiden yapılmış Uros Adaları’na da bayılacağınıza hiç şüphem yok. Gerçekten özgün bir yer görmek istiyorsanız Uros Adaları’nı ve orada yaşayan halkın evlerinin içini mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Bahsetmeden geçemeyeceğim bir başka güzellik de, Peru fotoğraflarından görmeye alışkın olduğumuz meşhur lama ve alpakalar. Buraya gelmişken kendinize ve sevdiklerinize kışın sizi soğuktan koruyacak rengarenk alpaka yününden kazaklar ya da atkılar almanızı tavsiye ederim. Benzerlerine Peru dışında hiç bir yerde rastlamadığım için, biraz pahalı olsalar da verdiğiniz paraya değeceğinden emin olabilirsiniz. Soğuk kış günlerinde hem renkleriyle içinizi açacak hem de sıcacık kalmanızı sağlayacaklar. Aman alpakalarınızı yıkarken dikkatli olun, sonra kötü bir sürprizle karşılaşmayın.

Ballestas Adaları ve Nazca çizgileri de ilginizi çekebileceğini düşündüğüm yerlerden. Her iki yere de ufak bir tatil kasabası olan Paracas’tan gidiliyor. Tek motorlu uçaklarla uçup sırrı çözülemeyen Nazca çizgilerini kuş bakışı görebilirsiniz. Uçuş öncesi midenizi fazla doldurmamanızı tavsiye ederim. Hem aşırı derecede türbülans oluyor, hem de çizgileri daha iyi görebilmeniz için uçağı yan yatırıp birçok kişi için akrobatik sayılabilecek hareketler yapıyorlar. Bu durumda kusanlar da olabiliyor, inince yeri öpenler de.

Ballestas adaları yalnızca tekne ile gezebildiğiniz, deniz aslanları, Humboldt penguenleri ve farklı deniz kuşlarını gördüğünüz bir nevi safari tadında geçiyor. Deniz aslanlarının ve penguenlerin Peru’da ne işi var diye düşünebilirsiniz. Humboldt soğuk su akıntısı sebebiyle serinleyen hava sayesinde burada yaşamlarını sürdürüyorlar. Tekne turunuz boyunca çok keskin bir koku duyacağınız konusunda sizi şimdiden uyarmak isterim. Bu koku ekonomik değeri çok yüksek olan ve bembeyaz rengiyle adanın her yerini kaplayan guanodan geliyor. Adadaki kuşların dışkısı olan guano son derece verimli bir gübre.

Son olarak Peru seyahatiyle ilgili yapmak istediğim iki önemli uyarı var. Bunlardan bir tanesi sivrisineklere karşı önlem almanız. Zika virüsü vakaları Peru’da dönem dönem artış gösteriyor, bu sebeple öncelikle sivrisinekler tarafından ısırılmamaya dikkat etmelisiniz. Biz bu konuda oldukça tedbirli davranmıştık ve herhangi bir problem yaşamamıştık.

Bir diğer uyarı ise bebeklerin ve çocukların fotoğraflarını izinsiz çekmemeniz gerektiği. Peru’da çocukların fotoğraflarının çekilmesiyle ilgili kötü bir inanç var. Fotoğraf çekmenin çocukların ruhuna zarar verdiğini düşünüyorlar. Bu yüzden ne kadar güzel kareler yakalarsanız yakalayın izin almadan kimsenin, özellikle de çocukların fotoğraflarını çekmeyin. Burada paylaştığım tüm kareler için eşim ailelerden izin istemişti.

Peru gezinizin keyifli geçeceğine, güzel anılar biriktirip muhteşem fotoğraflara sahip olacağınıza eminim. Hem yüksek irtifa hastalığına karşı, hem de Machu Picchu’nun bol basamaklı ve bol yürüyüşlü rotası nedeniyle bu seyahati ileri yaşlara bırakmamakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Sorularınız varsa her zaman benimle irtibata geçebilirsiniz.

Keşiflerinize yenilerini eklemeniz dileğiyle..