Çin Serüvenim – Farketmeden Asimile Olmak

Çin Seddi ve Terracotta askerleri gibi muhteşem yapı ve eserleri bünyesinde barındıran Çin oldukça köklü bir tarihe sahip. Bu ülkeyi hakkını vererek gezmek isteyen gezginlere öncelikli tavsiyem, benim de yapmış olduğum gibi mutlaka bir tura katılarak bu seyahati gerçekleştirmeleri. Çin’de tek başınıza iletişim kurmanız, bir şehirden başka bir şehre seyahat edip aynı zamanda Çin tarihini çözümlemeniz hiç kolay değil. Seyahat rotalarınız arasında Çin’in önceliğini belirlemeden önce sizi kendi Çin deneyimim ile baş başa bırakıyorum.

Çin denildiği zaman aklıma gelen ilk kelime şüphesiz “kalabalık” oluyor. Hangi şehrine gitmiş olursanız olun, müzeden tuvalete her yerde mutlaka sıra bekliyorsunuz. Ancak sıra derken tek sıra halinde beklenildiğini sanmayın sakın. Sağdan soldan gelen işgallere karşı yerinizi kollamanız gerekiyor. Aşağıdaki resimde görmüş olduğunuz kalabalık da Çin Seddi’ni görmek için sırada bekleyenlerin bir bölümü.

Ülke bu denli kalabalık olunca (yaklaşık 1.5 milyar insan) kişisel alanın varlığından söz edebilmek pek de mümkün değil. Türkler olarak biz bu duruma bir nebze alışık olsak da, zavallı Avrupalı ve Amerikalıların vay haline! Özür dilemek şöyle dursun, insanlar birbirine göz ucuyla bile bakmadan çarpa çarpa ilerliyor. Başta kibar davransanız da attığınız ilk dirsek sonrası siz de bu duruma yavaş yavaş uyum gösteriyorsunuz. Asimile olmak ne demekmiş anlamaya başlıyorum.

Çin’de çok hareketli bir iç turizm var. En turistik yerler dahil olmak üzere her yerde yüzde doksan oranında Çinli görüyorsunuz. Kalabalıktan seslerini duyuramıyor olacaklar ki çok gürültülü konuşuyorlar. Özellikle kapalı mekanlarda ciddi bir uğultu oluşuyor. Mecburen siz de sesinizi yükseltmek durumunda kalıyorsunuz.

Asimilasyonunuz tüm hızıyla devam ediyor.Çin’deki trafiğin İstanbul’daki trafikten yoğunluk olarak pek bir farkı yok. Ancak İstanbul’dan daha fena olan tarafları var. Sürücüler çok kötü araba kullanıyorlar, yayalar ise bir anda kendilerini yola atabiliyorlar. Çin’de araba kullanmak büyük dikkat gerektiriyor, arka koltuktakiler içinse doğal bir botoksu beraberinde getiriyor.

Bu seyahatte beni en çok hayrete düşüren Çin’in yemyeşil doğasını görmek oldu. Hava kirliliğinin çok yüksek olduğu, şehirle sanayinin iç içe geçtiği bir ülke hayal etmiştim. Ne kadar da yanılmışım! Sadece parklarda değil, şehirlerin dört bir yanında yeşillikler var; öyle ki taşların altından bile doğa fışkırıyor. Çinli rehberimiz sanayi bölgelerinin çoğunun yerleşimlerden uzağa taşındığını ve ülkede devamlı olarak ağaç ekimi yapıldığını söyledi. Sahip oldukları bilinç seviyesine gıpta ettim.

İlgimi çeken bir başka konu ise Çin tıbbı oldu. Geleneksel Çin tıbbı Çin’de büyük önem taşıyor. Sanırım bu kadar kalabalık bir nüfusa yalnızca hastanelerde verilen hizmetle yetişebilmenin çok da olanağı yok. Etrafta aktar benzeri, daha önce hiç görmediğiniz değişik bitkiler satan dükkanlara rastlıyorsunuz. Meraklıları için bu konuda ayrıca bir yazı yazmayı planlıyorum.

Çin’e gidecekseniz kısa süreliğine ünlü olmaya şimdiden hazır olun. Özellikle daha küçük şehirlerde sizinle bol bol fotoğraf çektirmek isteyecekler. Çin’de Instagram, Facebook gibi sosyal medya araçlarına VPN’siz erişim bulunmuyor. Basın-yayın organları da devlet tekelinde olduğundan, birçok Çinlinin dünyanın diğer ucunda yaşayan medeniyetlerdeki insanların görüntüleri ve hayatları hakkındaki bilgisi sınırlı. İlk kez bir Batılı görmenin şaşkınlığıyla sizi inceleyenler oluyor. Ünlü olmanın nasıl bir his olduğunu Çin’de deneyimliyorsunuz.

Çin’de İngilizce bilen neredeyse yok gibi. Beden diliyle anlaşmaya çalışsanız da maalesef her zaman başarılı olunamıyor. Yine de yardımcı olabilmek adına ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Çince bilmiyorsanız Çin’de yaşamanız imkansız diyebilirim.

Şangay ve Pekin gibi metropollerde çok sayıda gökdelen olmasına karşın New York’un aksine gökyüzünün rahatlıkla gözüktüğü ferah bir mimari var. Binalar, caddeler ve meydanlar oldukça heybetli. Ancak devlet tarafından istihdam ettirilen görevliler sayesinde hepsi tertemiz. Şehirlerin hemen dışında ise birbirinin aynısı yüksek apartmanlardan oluşan uydu kentler yer alıyor.

Çin’de suç oranları oldukça düşük. Vatana ihanetten hırsızlığa kadar yaklaşık elli farklı suçun cezasının ölüm olması, bu denli kalabalık bir popülasyona rağmen düşük suç oranlarını açıklıyor. Ek olarak devletin yaratmış olduğu istihdam sayesinde 1.5 milyarlık nüfusa yalnızca %4’lük bir işsizlik oranının bu duruma katkı sağladığını düşünüyorum. Ülkede güvenliği ve düzeni sağlamak adına çok sayıda polis bulunuyor ve turistik bölgeler başta olmak üzere birçok yer kameralar aracılığıyla izleniyor.

Hoşuma gitmeyen iki konudan bahsetmek istiyorum şimdi de. Gördüğüm kadarıyla Çin’de yere tükürmek normal karşılanıyor. Ses çıkarmaktan hiç de gocunmadan hem de! Hangi mantık çerçevesinde yere tükürüldüğünü henüz anlayabilmiş değilim. Hoşlanmadığım bir diğer konu da çocukların tuvaletleri geldikleri zaman oracıkta “uygun” bir yere yapıyor olmaları. Üstelik etrafta tuvalet varken! Merak etmeyin, asimile oluyoruz dediysek bu kadar da değil.

Bu tatsız konuları daha fazla uzatmadan aynı Japonya’da olduğu gibi Çin’de de bahşiş kültürü olmadığını belirtmek istiyorum. Ancak bahşiş konusunda hiçbir beklentileri olmasa da, Japonların aksine bırakmış olduğunuz parayı peşinizden koşarak size geri getirmiyorlar. Çin’in para birimi Yuan ile Türk Lirası’nın değeri ise an itibariyle neredeyse aynı.

Çin seyahatimin en güzel bölümlerinden biri de kendilerine has sahne sanatlarını izlemek oldu. Pekin operası, Tang dansları ve akrobasi gösterileri oldukça keyifliydi. Çin’i deneyimlemenin bir başka önemli bacağı olan Çin mutfağını ise ayrıca kaleme alacağım.

Son durağımız olan Şangay’da birkaç gün fazladan vakit geçirmek istediysek de maalesef vize uzatımı konusunda sıkıntı yaşadık. Bireysel olarak vizeye başvurulamadığından ve grup vizesini uzatmak için yeterli sayıya ulaşamadığımızdan dolayı çok istememize rağmen Şangay’da fazladan birkaç gün daha kalamadık.

Çin Seddi ve Terracotta askerlerini yakından görmenin yanı sıra, Çin seyahatini Çin’in büyüklüğünü ve potansiyelinin boyutunu deneyimlemeniz açısından tavsiye ediyorum. Bu anlamda benim için ufuk açan bir seyahat oldu. Çoğunlukla geri planda, gölgelerde hareket etmeyi tercih etse de, Çin’in durdurulamaz potansiyeli ve çalışkanlığı ile dünya devi olmayı sürdüreceği kuşku götürmüyor.